Seyahat Günlüğü
Tarihte geriye bir yolculuk yaparak, yaşadığım ülke Türkiye’nin otantik geleneksel geçmişine uzansaydım eğer; el arabasıyla taşınan valizler, at arabasıyla yapılan gezintiler, deve ve eşekle yük taşıma ve ulaşım, tabelası belli belirsiz elle yazılmış esnaf dükkânları görebilirdim. İşte Fas ülke olarak birkaç asırlık deneyimi size bir çırpıda hissettrebilir. Üzülerek belirtmeliyim ki hizmet etme aşkları ile hümanist yaklaşımdan uzak, fakir ve ilkel görünseler de o kadar güleryüzlüler ve bir de Türkiye’den gelmiş Türk insanına saygı ve ilgide kusur etmiyorlar. Herkes iki kelime Türkçe biliyor sanırım. İlk başta önyargılı gelmiştim ve tamamen Sahra Çölünü görmek için çıldırıyordum ama öyle çıkmadı. Bilindiği gibi mimarisi muazzam evet ama bununla bitmiyor. Çocuklar ve kadınlar değerli, diğer bazı Müslüman milletler gibi kadın ve çocuklar kesinlikle ikinci planda değil ve erkekleri çok çalışkan. Müslümanlık demişken, camii minarelerinin köşeli olduğuna çok şaşırdım, ayrıca ezanların merkezi okunmaması özlediğim bir şey olduğunu hissettim. Ezanı kaç farklı yorumla dinledim hatırlamıyorum, hepsi çok güzeldi. Geçmişi seven, eski zamanlara hayranlık duyan kafama çok iyi geldi burası. Neler yaptığımıza gelecek olursak, ilk gün öğlen saatleri dışında görülecek birkaç yere gittik ve faytonla tur attık. Şehrin mimarisi klasik Fas mimarisi, otel veya diğer özel işletmeler bile uyum sağlamış. Atmosferi bozan tek bir bina yok diyebilirim. İkinci gün Atlas Dağları turuna çıktık ve Hollywood filmlerinin çekildiği Ben Haddou köyünü gezdik. Game of thrones kalesinde, Khaleesi karakterinin ejderhalarını kurtardığı köleleri özgürleştirdiği o meşhur sahneler burada çekilmiş. Kale içinde yaşayan 5 aile var. Elektriksiz en sade ve ilkel halleriyle yaşayan ailelerden birinin evine konuk olduk ve bize değişik anasonlu kurabiyelerinden ve nane çaylarından ikram ettiler. Oradan sonra gül vadisine gelerek gece otelde konakladık. Sonrasında sabah Toudra vadisine gittik ve o bölgenin ilk kasabası olan ve göçebelerin yaşadığı yerleşim alanına arka kapıdan yörenin halkı gibi giriş yaptık. Çocuklar, turist gördüklerinde o kadar içten el sallıyorlar ki, onlara sarılmak istiyorum. O bölgelerdeki kasabalar sanki kale içine inşa edilmiş gibi, o yüzden bölgeye bir giriş kapısı yapmışlar. Daracık sokakların içinden bir kilim dokuma atölyesine gidip o bölgedeki göçebe kadınların çocuklarını okutmak için verdiği çabanın hikâyesini dinledik. Sonra çöl kampı için yola çıktık. Develere bineceğimiz çöl yanı otellerinden birine geldik. Otelin develerine binerek gece kamp yapacağımız Fas stilindeki çadırların bulunduğu alana 3 saat deve ile yolculuk yaptık. Bacaklarımız spor sonrası kas ağrısı olmuştu indiğimizde ve sonra gece yemek ateş eşliğinde yöresel müzikleriyle yıldızların altında çalıp söyleyerek eğlendik. Bu arada Old Medina’nın ara sokaklarında Çölde Safari turları yapan onlarca dükkân acente var Tek nefeste şuraya kadar yaşadığım her şey için eşsiz bir tecrübe diyebilirim. Çölün rengi ve kızıl kum öyle muazzamdı ki, küçük prensin neden Sahra Çölüne geldiğini anlayabiliyorum sanırım. 14 saatlik bir yolculukla tüm gün yol alarak Atlas Dağlarını geçip Marrakesh dönüş yaptık gezimizin son gününde. Aslında çok yorulmuş hissediyorduk ama yine de… Yıllardır okyanusta yüzebilme hayalim olunca ertesi gün erkenden kalkarak tren garına gidip Casablanca’ya doğru yol aldık. Tren şehrin gelir durumuna kıyasla oldukça konforlu ve temizdi. İki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Casablanca Casa Voyage tren istasyonundan inip etrafa bakınmaya başladık. Buraya geliş amacımız bir şeyler görmek olmasa da bize kalan yalnızca 6-7 saatimiz vardı. İngilizce bilen birilerini bulup sormaya başladık. Bizi gar çıkışında duran turist taksicisi Yunus’la tanıştırdı. Yunus toplam 30 euro karşılığında tüm Casablanca’nın gezilecek yerlerinin turunu attırıp, fotoğraflarımızı çekerek bizi “Korniş” dedikleri kordona benzeyen sahildeki halk plajlarından birine bıraktı. Su öyle soğuktu ve o kadar sığdı ki yüzme hevesim gelmedi. O gün de hava kapalı ve rüzgârlı olduğu için hiç tadı çıkmadı. Yine de plajın kumlarına uzanıp okyanusu izlemek, dalgaları dinlemek harikaydı. Bir süre orda vakit geçirince günlerdir iyi bir şeyler yemediğimizi hatırlayıp gördüğümüz Avm’ye attık kendimizi. Burası biraz daha kozmopolit ve Marrakesh'e göre daha nezih bir yer olduğundan daha kolay dünya mutfağına dair yemek bulacağımızı düşünerek food court a koştuk. Çünkü günlerdir Fas mutfağına dair tüm geleneksel yemekleri denedik ve ne yazık ki kendi damak keyfimize ters gelmişti. Yemek konusunda fikrimizi söylediğimizde, biraz sıkıntı oluyordu elbette. Örneğin kuskus yemeği, irmikten hallice bir yemek ve pilav olarak yedikleri bir yemeği de erik ve haşlanmış yumurta ile karıştırıp sunduklarında, yemeden doymuştum. Türk kültüründe baharatın yoğun etkisi olsa da, Brusshetta diye tavuk şiş var, onu deneyelim dedik ve bir tavuğun başına gelmemesi gereken tüm baharatlar gelmişti. Her yemeği fazla baharatlı ve tatlı pişiriyorlar. En son en meşhur yemekleri Tajine bir şans verdik çünkü her gittiğimiz yerde bu üç yemek var. Et tajine, yumurta tajine, tavuk tajine…En keyifsiz gastro deneyimimiz buydu sanırım ve fikrimi sorarsanız, yemek zevkimin dibini yaşadım. Üstü huni gibi olan değişik bir güveçleri var. Tajine, kendi dillerinde “güveç” ama içine o kadar çok baharat koyuyorlar ve yağsız tuhaf bir şekilde kuru meyvelerle pişiriyorlar ki tadı daha da kötüleşiyor.
Kategoriler
Yerel Rehber
Casablanca şehir turunda ünlü 5. Muhammed meydanını turlayarak, Fas kültürüne renkli bir yaşamı tanıyarak girebilirsiniz. Fransız bir mimar tarafından yapılan ve bir generalin heykelinin olduğu heykel ve çeşme ile dekore edilmiş. Casablanca 2. Hasan Camii, Atlas Okyanusuna bakan, 25 bin kişinin ibadet edebildiği ve yapımı 7 yıl süren dünyanın en büyük 2. Camisi olarak gösteriliyor. Old Medina, liman ile 2.Hasan camisi arasında yer alan labirent gibi dar sokakların arasında kaybolarak eski Fas’a ait ne varsa görüp yaşayacağınız çarşı ve yılanların, maymunların sokaklarda gösterilerini izleyeceğiniz yer. Corniche Aid Diab olarak Casablanca plajı, dinlenme, yürüyüş ve deniz için tercih edilen güzel restoranların olduğu 2 km uzunluğunda bir yer. Akşam romantik gün batışlarını izlemek keyifli. Majorel bahçesi, yeşilin büyülediği dünyanın her yerindeki bitki ve çiçeklerin kaynaştırıldığı bu vaha, 20. Yüzyıl başlarında Fransız ressam Jacques Majorelle tarafından özenle yaratılmış. Bahçe, kobalt mavisi çokça kullandığı renkli eserler ile Fas’a iz bırakmış. Bahçenin çok sonraki sahipleri ünlü Fransız modacı Yves Saint Lourent ve Pierre Berge, burayı tekrar restore etmişler. Ben Haddou köyü, Unesco Dünya Mirası listesinde bulunan ve Sahra ile Marakesh arasında eski kervan yolu üzerinde yer alan eski toprak kil mimarisinin en fastastik örneklerinin olduğu bir tarihi mekân. Game of Thrones dizisi, Arabistanlı Lawrence, Indiana Jones, Gladyatör ve daha birçok film meraklıları için çekimlerinin yapıldığı otantik kültürel bir mekân. Rose Valley yani gül vadisi, bu kuraklığın içinde dere yatağında gül yetişiyor. Sezonu Mayıs. Çölde berberi tarzı develerle safari ve kamp yaparak Berberi'lerle kaynaşmak Tavuk şiş Brushetta ve bol baharatlı Tajine’yi denemek, hangisini severseniz Etli, tavuklu, yumurtalı. Berberilerin anasonlu kurabiye ve nane çayı ritüeli farklı hissettirebilir. Kuskus yine favori bir yemek burada, değişik bir pilav ve etli suyun buharıyla yapılıyor. Sebze ve etle servis ediliyor. 1941 savaş yıllarındaki en dokunaklı film olan Casablanca seyrettiyseniz eğer, filmdeki Fas’a daha yakınlık duymanız için şehrin dar sokaklarında kaybolmanız, pazarlarına dalmanız ve mimarisine, kültürüne bağlanmanız için enfes bir fırsat.
Yorum ekle