Seyahat Günlüğü
Sultanahmet tramway durağından kendimi divan yoluna bıraktım. Yerebatan sarnıcına doğru koca şehrin zaman tüneline girdiğimi hissettim. Bizansın toplumsal merkezi tüm yolların Roma'ya çıktığını doğrulayan Milion taşının sifir başlangıç meridyeni kabul edildiği bir nokta tam solumda karşıma çıkarken, sağımda kocaman havuzlu çeşmesiyle SultanAhmet Cami ve ünlü Ayasofya meydanı camisi ve müzesi biraz ileride sağda kalıyordu. Yerebatan caddesinde tek katlı girişi olan kırmızı kiremitli bir binanın Bizans İmparatoru Justinian (527-565) tarafından geniş bir yeraltı sarnıcı olarak yapıldığını, Sarnıçtaki suyun, Cebeciköy Kemeri sayesinde Belgrad Ormanı’ndan getirildiğini ve 1987 de Belediye tarafından restorasyon ile müze olarak açıldığını yazan levhaları bir çırpıda okuyarak ve biletimi alıp loş holü adımlıyorum şimdi.
Gün ışığının gittikçe azaldığı bir merdiveni iniyorum. Gittikçe artan yoğun rutubet kokusu olsa da, muhteşem sutunların diziliş mimarisi ve kulağımda yankılanan su damlalarının akustigi kendimi iyi hissettiriyor. Çok sıcak bir yaz gününde bile yer altındaki soguk hava serinletirken turistlerin konuşmaları uğultu halinde, sarnıçın içindeki su seslerine karışıyor. Büyülü ve gizemli atmosfer. Kaotik şehrin altındaki başka bir dünya.
Su yüzeyinden tavana kadar yükselen ve sanki sayısız görünen mermer sütunları sayesinde, halk arasında adı batık saray olarak anılıyor. Tavan ağırlığı, sutunlar ve kemerler sayesinde dağıtılmış. Köşeli ve yivli olan bir kaç sütunun dışında bir çoğu silindir şeklinde. İki Medusa başı sutun kaidesi olarak sarnıçın güneybatı parçasının nadide bizans dönemi sanat eserleri. Medusa başlarının nereden alındığı ve sarnıça getirildiği konusu bilinmiyor olsa da, ziyaretçileri en çok etkileyen bölüm burası. Araştırmacılar, medusa başını sadece kolon kaidesi olarak kullanıldığını söyleseler de, medusa ile ilgili bazı efsaneler dinleyelim.
Mitolojik hikayesi
Mitlerden birine göre, Medusa , yeraltı dünyasında korkutucu 3 gorgondan biri olarak bilinir. Medusa kendi gözlerine bakanları taşa çevirme gücüne sahipti mitolojik olarak. Ayrıca diğer fikre göre de, eski zamanlarda gorgonların büyük resimleri ve heykelleri önemli ve özel sayılan yerleri korumak için koyulurdu, bu da neden medusa kaidesinin bu sarnıçta olduğuna bir açıklama olabilir.
Başka bir mite göre ise medusa, siyah gözleri, uzun saçları ve güzel fiziği ile çok güzel bir kadındı. Perseus, Zeus'un oğlu o'na aşıktı. Athena da Perseus'a aşıktı ve güzel medusa'yı kıskanarak, onun güzel saçlarını yılana çevirdi ve o'na bakanların taş olmasını sağladı.
Daha sonra, Perseus, medusa'nın başını keser, gücünü elde eder ve düşmanlarını yener. İşte bu mitin öyküsünden kaynaklanarak diyebiliriz ki, Bizanslılılar medusa başını ters olarak yerleştirmişler, böylece bakanların gözleri taş olmasın. Bu öykünün farklı versiyon anlatılarında, medusa'nın aynaya bakarak kendini taş etmesidir. Bu yüzden heykeltraşın medusa'yı yaparken 3 farklı pozisyonda yerleştirdiği anlatılır.
Yerebatan sarnıcı bugüne kadar bir çok kez restore edildi. Osmanlı döneminde 2 kez restore edildi. İlki 18. yüzyılda 3.Ahmet döneminde yapıldı. İkinci kez Sultan Abdülhamit zamanında 19.yüzyılda yapıldı.
Bizanslılar döneminde, sarnıçın suyu imparatorluk sarayı ve çevrede oturanların kullanımı için saklanmıştı. Osmanlılar 1453 te Istanbul'u aldıktan sonra bu kısa süre devam etti. Topkapı sarayının bahçesi sarnıçın suyu ile sulandı ancak Osmanlılar akar suyu, durgun suya tercih ederek sarnıçı kullanmayı bıraktılar. 1544 civarında Petrus Gyllius adında bir doğa bilimci ve topoğrafyacı gezgin Istanbul'a gelir yıllar sonra unutulan Bizans kalıntılarını keşfeder. Bunlardan biri Basilica Cistern. Ayasofya etrafında dolaşırken, bazı insanların evlerde avlulardaki kuyu benzeri deliklerden aldıkları sudan balık çıktığını görür. Ahalinin, sarnıç içerisinde kürek çekip kandillerle balık avladıklarını ve kuyulardan sarnıç içine ışık sızdığını ve balıkların ışığın altında yüzdüğünü dahi anlatmış. Böylece kuyuların sarnıçla bağlantısını keşfeder, araştırmalar yapar ve bunları seyahat kitabında yazarak batı dünyasının ilgisini çeker. Yeni gezginler keşfetmeye gelirler. İstanbul büyükşehir belediyesi 1985 -1987 arası yapılan restorasyon ile binlerce ton çamur temizler ve turistik geziler için düzeltmeler eklenir. Sonunda eski geçmişinde olduğu gibi, balıklar geri gelir, ters medusa başı ve tarihi ambians ile su seslerinin armonisi ziyaretçileri büyüler.
Yorum ekle