Van Gogh'un tablo güzelliğindeki ülkesi

Hollanda'yı, suların üzerinde bir ülke olarak hatırlarım küçük yaşlarımdan beri. Deniz içerilere girmesin diye, kocaman duvarlar ile deniz ile kara arasına setler çekildiğini duymuştuk. Sonraları kırmızı laleler ülkesiydi benim için. Turuncu renklere boyanmış yüzleri ve kıyafetleri ile fanatik Hollandalı taraftarları ve fotoğraflardaki sokaklarda yayadan daha fazla bisiklet süren insanları ile hafızamda yer etmişti. Yıllar sonra Hollanda turumuzdaki keşiflerimiz, bu eski imajları değiştirecek mi ? Hadi bakalım, Hollandayı turlayalım.

Sevgili oğlumuz Atlas daha 4 aylık iken giriştik bu geziye ve bebekle gezmenin ne olduğunu öğrenmeye çalıştık ve size anlatmaya çalışacağız. İzmir'den geziverdik ailesi olarak Hollanda'ya doğru yola çıktık. İlk durağımız Amsterdamdı. Booking.com'dan Amsterdam yakınlarında bir otel bulduk ve bir gece için rezervasyon yaptırdık. Avrupa ülkelerindeki Ibis otellerini tercih ederdik, genellikle personeli kibar ve odaları temiz ve düzenli. Ibis budget Amsterdam Zaandam iyi bir konumda, Amsterdam istasyonundan sadece 5 dakika uzaklıkta ve Zaandam şehrine otobüsle bir durak uzaklıkta iyiydi. Resepsiyon personeli de otobüs bileti satın almak için çok yardımcı oluyor.

Öncelikle bisikletler ilgili beklentimde yanılmamışım. Yeter derecede bisikletlere dikkat ederek yürümek zorundayız. Eğer dilerseniz, etrafı bir bisiklet kiralarak da keşfedebilirsiniz. Peynir, kahvaltılarda biz çok severiz ama Hollanda peynirlerini tattığınızda farkı göreceksiniz.

Kimi zaman bebek arabasında kimi zatan kanguru çantamızda, bebeğimiz Atlas ile ortaçağ şehri havası veren Amsterdam'I sokaklarını, caddelerini yürüyerek gezdik. Eğer ilginizi çekerse, bize göre liberal bir bölge olan Red light district görün. Seksi kostümlü kızların vitrinlerden baktığı, sokaklarında serbestçe uyuşturucu madde satıldığı enteresan bir yer.

Demoktratik monarşi, yani halen Krallık ile yönetilen Hollanda'nın Amsterdam'da Damn meydanı 450 yıllık kraliyet sarayını da bulundurmasıyla ünlü. Koninklijk Paleis olarak geçen saray, 2. dünya savaşı kurbanları anısına dikilen ulusal anıtın tam karşısında bulunur. Yine bu meydanda Madame Tussauds müzesini görmenizi tavsiye ederim. Online web sayfasından bileti kapıya göre daha indirimli sunuyorlar. Müzede balmumu heykeller var, örneğin Dalai Lama veya Beyonce ile bir selfie anınız olur.

Bebeğimizle gezerken çok eğlendik bizim için oldukça liberal olan bu şehirde ama resmi ya da doğal güzel bir kural varmış; Rembrandtplein meydanında dolaşırken yorgunluktan hangi kafeye oturmak istersek, esrar vb içmenin serbest olması yüzünden, bebeğimizle birlikte izin vermediler.

Son olarak lale ülkesi bilinen Hollanda'nın, rengarenk çiçeklerinden, tohumlarından almak isteyenlere önerim, Bloemenmarkt yani çiçek pazarını görmeleridir.

Amsterdam geride bırakarak 10,15 dakika uzaklıktaki Zaandam kentine geçiyoruz. Amacımız, yeldeğirmenleriyle ünlü Zaanse Schans görmekti. Nostaljik ve tematik yanları olan bir kasaba, yeldeğirmenleri, peyniri geleneksel şekilde yapan evleri gördük. Yaklaşık yarım günümüz burada geçti. Zaanse Schans'tan Amsterdam'a döndükten sonra Booking.com'dan Golfhotel Amsterdam Purmerend'de kaldık çünkü ibis otelde 3 yetişkin ve 1 çocuk için boş oda yoktu.

Amsterdam'ın 23 km kuzeybatısında kalan Volendaam bir sonraki destinasyon oldu. Daha önce Hollanda'da görülmesi gereken tematik bir kasaba havasında bir yer olduğunu hissetmiştik. Evet aynen öyle, bir balıkçı kasabası ve peynir fabrikası müzesi bile var. etrafında kanalların olduğu masal gibi köy evleri var, . Yeşilliğe doyduğumuz, balıkçı evleri, kıyısında yerel tekneleri ile limanı, geleneksel Hollanda ruhunu hissettirdi. Deniz ürünleri gibi bir şeyler yemek ve içmek için Dijk gitmeniz iyi olur.